ABA ALTINDAN DEğNEK GÖSTERMEK
Yumuşak görüntüsüne karşın üstü kapalı sözlerle korkutmak.
ör. ısteklerini kabul ettirmek için aba altından değnek gösteriyor
ABA ALTINDAN DEğNEK GÖSTERMEK
Mahallemizin kasabı Mehmet Efendi, uzun zamandan beri veresiye yapmıyordu. Mahallelinin kendisini suiistimal ettiğine inanmıştı bir kere, paraları vardı olmasına; ama veresiye dedin mi, olan parayı da ceplerine koyup nasılsa gelecek ay öderiz diye bir daha uğramaz oluyorlardı dükkâna. Kimsenin, Mehmet Efendi o paraları vaktinde almayınca nasıl geçineceğini düşündüğü yoktu. O da karar vermişti; bundan sonra parayı çıkarıp tezgâhın üzerine koymadan kimseye bir gram et yoktu. Parası olmayan gitsin karpuz yesindi! Ama şimdi, karşısında mahallenin kabadayısı Ömer'i görünce biraz afallamıştı doğrusu. Ömer; 'şurdan bir kilo kıyma sar, bir de 2 parça bonfile ver bana, yağsız tarafından. Parası neyse haftaya veririm.' demiş, elindeki tespihi çevire çevire bekliyordu. Mehmet Efendi bütün cesaretini topladı; ''Veresiye usulü çalışmıyorum ben.'' dedi. Bu kez afallama sırası Ömer'deydi. Nasıl oluyordu da kendisine karşı çıkıyordu bu adam? Hemen dayılanıp adamın iyice inat yapmasını istemiyordu; beş kuruşu yoktu, burası da et vermezse et yemeyeli tamı tamına 3 ay olmuş olacaktı. 'Sen bilirsin.' dedi; 'Dükkân sahibi sensin, sen ne dersen o olur. Ama bu dükkândan çıkınca yürüyeceğin şu sokağın sahibi de benim, unutma.' Aba altından değnek göstermek diye buna denirdi işte! Mehmet Efendi etleri aceleyle sardı, tezgâha bıraktı. 'Ne zaman isterseniz o zaman ödersiniz, dert etmeyin.' dedi.
Yumuşak görüntüsüne karşın üstü kapalı sözlerle korkutmak.
ör. ısteklerini kabul ettirmek için aba altından değnek gösteriyor
ABA ALTINDAN DEğNEK GÖSTERMEK
Mahallemizin kasabı Mehmet Efendi, uzun zamandan beri veresiye yapmıyordu. Mahallelinin kendisini suiistimal ettiğine inanmıştı bir kere, paraları vardı olmasına; ama veresiye dedin mi, olan parayı da ceplerine koyup nasılsa gelecek ay öderiz diye bir daha uğramaz oluyorlardı dükkâna. Kimsenin, Mehmet Efendi o paraları vaktinde almayınca nasıl geçineceğini düşündüğü yoktu. O da karar vermişti; bundan sonra parayı çıkarıp tezgâhın üzerine koymadan kimseye bir gram et yoktu. Parası olmayan gitsin karpuz yesindi! Ama şimdi, karşısında mahallenin kabadayısı Ömer'i görünce biraz afallamıştı doğrusu. Ömer; 'şurdan bir kilo kıyma sar, bir de 2 parça bonfile ver bana, yağsız tarafından. Parası neyse haftaya veririm.' demiş, elindeki tespihi çevire çevire bekliyordu. Mehmet Efendi bütün cesaretini topladı; ''Veresiye usulü çalışmıyorum ben.'' dedi. Bu kez afallama sırası Ömer'deydi. Nasıl oluyordu da kendisine karşı çıkıyordu bu adam? Hemen dayılanıp adamın iyice inat yapmasını istemiyordu; beş kuruşu yoktu, burası da et vermezse et yemeyeli tamı tamına 3 ay olmuş olacaktı. 'Sen bilirsin.' dedi; 'Dükkân sahibi sensin, sen ne dersen o olur. Ama bu dükkândan çıkınca yürüyeceğin şu sokağın sahibi de benim, unutma.' Aba altından değnek göstermek diye buna denirdi işte! Mehmet Efendi etleri aceleyle sardı, tezgâha bıraktı. 'Ne zaman isterseniz o zaman ödersiniz, dert etmeyin.' dedi.