
5 yaşına geldiğinde başlıyor çocuklarımızın yarışma hayatı. O zamanlar çok da önemli olmayan bu yarış, 4. sınıftan sonra ortaokula geçmeyle daha da kızışıyor. Derken ortaokul bitiyor ve iyi bir liseye gitmek için yine bir yarış, yine bir sınav. Bu stresle çocuk okula ve hayata olumsuz bakmaya başlıyor.
Sonrasında üniversite için bir sınav daha. Bu yeterli mi sanıyorsunuz hayır yetmedi. Üniversitede dersleri geçmek o kadar da kolay değil. Yaşlı dinazorlar yuvasına dönen üniversitelerde isminiz bile iş yapar hale geliyor. Örneğin sol görüşlü bir hoca mı var karşınızda, o zaman size daha çağdaş bir isim lazım, dinci ya da milliyetçi bir hoca mı var, o zaman da Kürşat, Kağan gibi isminiz varsa bu dersleri hallettiniz. Zor olan şu oluyor. Milliyetçi bir hocanın dersini alıyorsunuz ve Özgür, Çağdaş, Deniz gibi bir isminiz var. Bakın bakalım o dersi verebiliyor musunuz. Bunu yazarken gerçekten yaşadığım için yazıyorum. Benim de ismim muhafazakar bir siyasi parti liderinin ismiydi. Hocamız da güya milliyetçi. 5. sınıfın sonuna kadar o dersi veremedim. Yaz okuluna kaldım sadece ben geçemedim. Gittim sordum hocaya, verdiği cevap çok manidar. Senin ismin şu siyasi partinin liderinin ismi. Sana o ismi verdiyse baban, şu şu görüşe sahiptir ve ben onları sevmiyorum. Bu kadar kolay işte bir desten kalmanız ve geçememeniz.
Neyse üniversiteyi de sıkıntılar çekerek, hocaların bu sabit düşünceleri gölgesinde bitiriyorsunuz. Bundan sonra da bir sınav yoktur heralde diyebilirsiniz. Ama asıl sınav bundan sonra başlıyor.
Kpss adını verdikleri bu sınav için 12 farklı ders kitabına çalışmanız gerekiyordu., gerekiyordu diyorum çünkü artık o kitap sayısı 24'e kadar çıkabilecek. Niye mi ? Önceleri sadece şu dersler vardı bir öğretmen olarak atanmanız için. Sadece dediğime bakmayın az olduğundan değil de daha da artacağından yazıyorum. Gelişim psikolojisi, Öğrenme psikolojisi, Öğretim yöntem ve teknikleri, Ölçme ve değerlendirme, Program geliştirme, Rehberlik, Türkçe, Matematik, Geometri, Tarih, Coğrafya ve Vatandaşlık haricinde bir de Güncel bilgiler kitabını çalışmanız gerekiyordu.
Ama artık bu kadar da kolay değil! Çünkü bu sene uygulamaya konulan bir de Alan sınavı çıktı. Hangi kaynaktan nasıl çalışılacağı bile belli olmayan bu sınav hakkında şu ana kadar kimse bir şey bilmiyor. Ösym başkanlığı bir açıklama yapacak diye adaylar hop oturup hop halkıyorlar ama Ösym beklemeye devam ediyor.
Neyse bu sınavlarıa çalışabiliyorlar mı o da başka bir konu da. Çalıştığı halde ataması yapılmayanlar da var.. Hani Sayın Başbakan diyordu ya, "ÇAlışın, puanı alın ve atanın" diye. Sayın Başbakan o kadar kolay değil maalesef. Alışıp da kazanılmıyor bu sınav.
Bir Din kültürü öğretmeni 60 puan alınca 2000. sırada yer alırken, bir Sosyal bilgiler mezunu 60 puan alarak 16000. sırada yer alıyor. Ya da 40 puan alan bir Rehberlik mezunu atanırken, 85 puan alan bir Matematik öğretmeni ya da 80 alan bir Sosyal bilgiler öğretmeni hala bekleyebiliyor.
Nasıl çalıştıklarını hiç hesaba katmadık bile. Üniversite yıllarında babasından destek alanlar üniversiteyi bitirdikten sonra da ailesinden destek alamıyorlar. Ailesinden dsstek almadı diyelim, KYK'dan öğrenim ve katkı kredisi aldıysa bunu ödemesi gerekiyor ve bunun için de bir işte çalışması gerekli.
Bu mezun ders mi çalışsın, gidip çalışıp borçlarını mı ödesin, evlenmek için para mı biriktirsin ya da intihar mı etsin ?
ışte bizim sistemimiz bu. Sınavla insan seçmek. Hiç bir vasfı olmasa bile sınavda başarı sağladı m, o öğretmen olabilir. Var mı bir projesi? Hayır yok. Sonra da şikayet ederler bu öğretmenler birşey üretmiyor diye. Siz onda sadce sınavdaki başarısını baz alarak atamadınız mı ? Ne bekliyordunuz ? Yeni bir şeyler icat etmesini mi
Bizim bu sistemi düzeltecek, kurtarıcı olarak bir bakana ihtiyacımız var. Piyangodan ya da totodan çıkmıi bir bakan değil. Kumandası başbakanın elinde olan bir bakan değil.
Eğitimci ve sorunları bilen bir bakana ihtiyacımız var. Bunun yanında eğitimdeki bu sorunları dile getirecek adam gibi muhalefete ihtiyacımız var. Onlar olunca iş bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Biz de, sınavı geçeyim de atanayım. Dünya yansa umrumda olmaz dediğimiz sürece bu sistem böyle devam eder. Biz de yanlışlara karşı elimizden geleni yapmalıyız.